29 Mart 2010 Pazartesi

rüya


bu sabah uyandığıma, o gördüklerimin rüya olmasına ne kadar sevindim anlatamam. iyi ki uyandım...

bir eğitimde en uzun rüyanın 7 sn sürdüğünü söylemişlerdi. işte o 7sn'de yaşadıklarım: kızımı bir şekilde evde bırakmışım. emzirmişim, sonrasında uyutup yatak odasında bizim yatağa(ama annemlerin yatağının aynısıydı) yatırmışım. neden bilmiyorum istanbul'a gitmişim. orada zeynep ve mine ile buluşmuşuz. ah kızlar, başıma ne dertler açtınız :) ne yapıyoruz bilmiyorum. sonra mehmeti görüyorum, hastaymış, işe gitmemiş ve benimle birlikte. 21.30 otobüsüne yer ayırtmışız. bursaya dönecekmişiz. annem geliyor, "gitmeyin, kalın bu akşam" diyor. "mehmet hasta, gitmemiz lazım" dediğim an jeton düşüyor. KIZIM!!! resmen unuttum onu. öğlen emzirip çıktım. bir anda çırpınmaya başlıyorum. sayıyorum eve ulaştığımda 12 saat olmuş olacak. bu kadar zamandır uyuyamaz diyorum. kayınpederimi arıyorum. "eve gidin, masanın üzerinde formül süt var, çok acıkmıştır, ağlıyordur, hazırlayıp içirin" diyorum. beni anlayamıyor. ne kadar çaresizim ve de ne kadar suçlu.

rüyamı yorumlamak çok da zor değil. iş zamanı yaklaşıyor, kızımı bırakacağım için sanırım suçluluk hissediyorum. "sanırım" mı? allah'tan bakıcımız çok çok iyi. en önemlisi kızımı seviyor. kızım da onu seviyor. bunu çok güçlü bir şekilde hissediyorum. tabi bu sonucu değiştiriyor mu, hayır. en geç 2 sonra ki o iki ayın bir ayında da bölük pörçük çalışacağım düşünülürse 1,5 ay sonra ayrılacağız. bu sefer prova değil, gerçek. biliyorum ona da alışacağız. hislerim çeşitli. suçluluk, burukluk, gerginlik, endişe, heyecan bir de hazımsızlık. bu ülkenin eğitim sistemi içinde başarılı bir öğrencilik geçirmiş, sınavlarda çoğunlukla doğru seçenekleri işaretlemiş, bunun sonucunda iyi bir üniversite kazanmış, bitirmiş, güzel bir işe girmiştim. şimdi onca emekle kurduğum bu hayatın içinde geldiğim noktada kendime başarılı diyebilir miyim? kurduğum bu hayatın kızımın en azından bu dünyadaki ilk yılına eşlik etmemi sağlaması gerekmez miydi? yeni bir işe alışmak için bile en az 3 aylık (bazen daha uzun) bir oryantasyon süresi gerekirken, hayata alışmak için kızımın benimle sadece 5 aylık bir oryantasyon yapabiliyor olması haksızlık değil mi?

23 Mart 2010 Salı

ey uyku; geldiysen 3 kez vur...

"çok düşünüyorsun kızım sen, herşey kendi kendine olur merak etme"bu cümle bakıcımızın benimle ilgili neredeyse hergün kurduğu bir cümle oldu.

Evet doğru, düşünüyorum,ben zaten hep düşünürüm. Evet bıraksam belki kendi kendine birşeyler olacaktır, kızım düzenini bulacaktır. Ama ya olmazsa, ya yardıma ihtiyacı varsa ve ben geç kalmış olursam. Tabi şu anki rahatsızlığımda işe başlama tarihimin yakınlaşmış olması telaşı da var.İstiyorum ki işe başlayana kadar kızımın ana rutini - uyku, beslenme- düzene girsin. ben çalışmaya başlayınca çok zorlanmasınlar. O yüzden okuyorum da okuyorum.

Şu sıralar gündem konum kızımı kendi kendine uyumaya nasıl alıştıracağımız. Araştırıyorum, okuyorum. Aslında genelde hep aynı şeylerden bahsediliyor. Temel olarak bir uyku ritüeli en önemlisi. Kendimce oluşturmaya çalışıyorum ama henüz başarılı olamadım. İdealimdeki ritüel şu: Bebeğimi sakince konuşarak battaniyesine saracağım, o kucağımda ona bir ninni* söyleyeceğim. Kızım o ninniyle gözlerini kapatmaya başlayacak. Vücudu iyice gevşediğinde onu öpüp yatağına yatıracağım :) güzel bir hayal değil mi? Kundaklamanın çok yardımcı olduğundan bahsediliyor ama bizim hatun kollarını mümkün değil o kundağın içine sokturmuyor. Kucağımda konuşarak sakinleştirebiliyordum, ninninin pek etkisi olmuyor. niyeyse iki gündür sakinleştirme konusunda da yetersiz kaldım. Bakıcımız da kızımdan korkmayı bırakıp, performansını yükseltince iki gündür gündüz uykularına o yatırır oldu. İsteğim uykuya dalmadan yatağa koyulması ama tam da o şekilde olmuyor sanki. Birbirlerine alışsınlar istediğimden illa ben uyutacağım diye bir inada da girmek istemiyorum. Sonuçta kimyalarının tutması, benim bunu görüp içime sinmesi çok önemli. ilerde kızımla geçireceğimiz zaman kıyaslandığında ben malesef çok gerideyim bakıcımıza göre. ne trajedi ama...

şu anda kararsızım, düşünmeyi bıraksam ve "su akar, yolunu bulur" mu desem bilmiyorum



* bir ninni var bizim ailede. daha önce bizden başka kimsenin bildiğine rastlamadım. sözleri şöyle:
ay doğdu kırlarda, herkes uykuya daldı
kuşlar yuvasında büzülüp kaldı
uyu ki görünsün sana cici rüyalar
annenin kalbinde bir tek ümidi sensin

19 Mart 2010 Cuma

şafak 7 mi dedin? şakacı şey seni...

keçiler geri geldi, ah bu keçiler gidemediler...bu sabah yine çok çok ağladık. öğleden sonra da ağladık. gözleri kızardı, yoruldu kızım ağlamaktan. gözyaşları nasıl da ıslatıyor yanaklarını. kızım sancılardan başını kurtarır kurtarmaz gülmeye çalışıyor. canım benim, nasıl da istiyor aslında gülmeyi. bizim sıkıntımız 3 aylık değilmiş, bugün bunu tekrar anladık. umudumuz 4. ayda artık.
yani dileğim yine değişmiyor. günler çabuk geçsin, güzel kızım artık ağlamasın...

16 Mart 2010 Salı

hayırlısı diyelim...

iki gecedir bizi terketmeyen gazlar yüzünden kızım tam uyuyamıyor. gecenin bir körü ıkınmayla uyanıyor. sonra huzurlu bir uykuya dalamıyor. "aç olmadığına eminseniz hemen emzirmeyin, bu şekilde yanlış bir motif yerleştirmiş oluyorsunuz" diyor kitap* ve ben aklımdan sürekli bu cümleyi tekrarlayarak emziriyorum kızımı. başka bir sakinleştirme yolu bulamıyorum, üzülüyorum. neyse diyorum şimdilik gelişsin bakalım bu yanlış motif, sonradan bir çaresine bakacağız. zaten kitap gazı biraz da hafife almış gördüğüm kadarıyla :) bir pırtla biten bir sorunmuş gibi anlatmış. pek öyle olmuyor, en azından bizim problemimiz tek pırtla çözülemiyor.

bugün yine bakıcı teyzesiyle beraber gün içinde arabayla turlamaya çıkmak zorunda kaldık. kadıncağız da korkuyor kızımın ağlamalarından. e haliyle korkunca kızımı sakinleştirmesi de mümkün olamıyor. sakinleştiremeyince uyutması hiç mümkün olmuyor. bunlar da benim kafama takılıyor. zamanla daha iyi olacak. biliyorum desem yalan olur, o kadar emin olamıyorum. inşallah diyorum o yüzden.

son 3 ayı geçirdik "maşallah" ve "inşallah"larla. hayırlısı olsun bakalım

15 Mart 2010 Pazartesi

iyi ki geldin, hoşgeldin...


sevgili sütüm, güzel sütüm, ak sütüm niye öyle korkutuyorsun beni, neden üzüyorsun? neyse geri geldin ya, binlerce şükür. dedim ya hoşgeldin. herhalde küçük bir uyarı yaptın bana. "bak bu iş çocuk oyuncağı değil, kendine gerçekten dikkat etmezsen her an gidebilirim"

öyle bir korku ki bu bana tahin helvası bile yedirdi. hem de ne yedirmek. 1/2 kiloluk paketi bitirdim resmen. inşallah bir daha böyle bir durum olmaz. sürekli su, humana still tee, boza içiyorum. dereotu kürüne başladım. Allah'tan seviyorum. gerçi sevmesem ne olacak? ben tahin helvası yedikten sonra herşeyi yerim herhalde.

kızımı emzirmek istiyorum. O istediği sürece. Memeden ayrılma kararını o versin istiyorum. Umarım öyle olur.

Merak etme ak süt, sana da kendime de çok iyi bakacağım...

10 Mart 2010 Çarşamba

ağlamak istiyorum sayın seyirciler

bu başlığı 2 gün önce atmayı planlamış ama kendi kendime nazar değdirmeyeyim diye yazıyı hemen yazmak istememiştim. şu anda o günkü coşkuyu hissetmiyorum ama yine mutluyum.

gazlar sanırım gitti. bu cümleyi yazmaya bile o kadar korkuyorum ki. emin değilim aslında arada bir sıkıştırıyorlar sanki ama P.tesi gününden beri çok sık uğramıyor gaz-ı muhteremler. inşallah bununla geçmiş olsun artık.

bir arkadaşımın tavsiyesi ile bir kitap edindim: "Bebek bakım sorunlarına mucize çözümler" Keşke daha erken edinseymişim. Geçen haftadan beri elimden düşürmüyorum. Artık evde bakıcımız olduğu için kitap falan okuyabilir oldum. Bakıcımız iyi biri gibi görünüyor. Sadece kızıma değil bana da bakıyor. Sanki kendime parayla bir anne tutmuş gibi hissediyorum bazen.

Neyse konumuz kitaptı. En başta şu "kontrollü ağlama" saçmalığını reddederek -oldukça politik bir dille yapıyor bunu- benden puanı kaptı kitap. Farklı bir bakış açısı kazanmaya başladım. Baştan beri istediğim kızımın bir rutininin olmasıydı. Kitap da bu rutin üzerine kurgulanmış. E.A.S.Y adlı bir sistemden bahsediliyor. P.tesi günü kendimce uygulamaya başladım. Kızımın işaretlerini daha önce iyi göremediğimi farkettim. P.tesi gününden beri hiç gündüz uykusu uyumayan kızım 3 gündüz uykusu uyuyor. Bazıları 45 dk bile olsa kızım rahatlıyor. Elbette gaz sıkıntımızın hafiflemiş olması bu sistemi uygulamamızı sağlıyor. henüz çok yeni ama kızım kendi kendine uykuya dalmayı öğreniyor. Elbette biraz zorlanıyoruz. Bakıcımız çaktırmıyor ama bu gayretlerimi biraz tuhaf karşıladığını düşünüyorum. umuyorum zamanla daha da iyiye gidecek herşey....

Ah biraz da kociş az çalışsa da, O da görebilse kızını yeterince, katılabilse bir düzen oturtmaya çalıştığımız bu zamanlarımıza...

5 Mart 2010 Cuma

şafak:7

3 ayda bitiyormuş ya bu gaz meselesi. bitmek ne kelime, bıçak gibi kesiliyormuş. Bir sürü hikayeler duyuyorum. mesela bir arkadaşın çocuğu varmış. 3 ay bitince bir uyanmışlar ki gazdan eser kalmamış. sonra birinin daha 4 aylık bebeği varmış. 3 ay çok sıkıntı çekmişler, şimdiyse herşey bitmiş. Bebek artık çok keyifliymiş.

haftaya 3. ayımız doluyor. Çarşamba günü ayın 9u. Şubat 28 çekiyor ya 3 gün de oradan ekliyorum. Yani bu işin teorisine göre önümüzdeki haftanın sonundan sonra kızımın gün içinde daha az ağlayacağını varsayıyorum. hatta daha da ileri gidip artık hiç gaz sancısı çekmeyeceğini ümit ediyorum.

günler geçiyor, bende değişiklik yok. akşam olmasına, havanın kararmasına hala seviniyorum. Evet, geçen gün ömürden geçiyor ama geçtikçe sancısız günler, keyifli günler yaklaşıyor...

3 Mart 2010 Çarşamba

önüm, arkam, sağım, solum soru işareti...

aslında daha iki ayımız var ama soru işaretleri çoktaaan istila etti beynimi.

nasıl olacak acaba hayat?
bakıcısı kızıma istediğim gibi davranabilecek mi?
eğer bir sorun olursa kızım konuşana kadar bunu nasıl anlayacağım?
işyerinde kendimi işime verebilmem ne kadar sürecek?
zaten zaman zaman anlamsızlığından dem vurduğum iş hayatım hepten mi anlamsızlaşacak?
yoksa gözümde farklı bir anlam kazanacak, farklılaşacak mı?
kızım benden çok bakıcısını göreceği için yoksa ona mı benzeyecek?
bakıcının konuşmasındaki yanlışlıkları-hiç hazetmediğim "N'apıyon?" gibi ifadeleri- almaması için neler yapabilirim?
ilk ayrılık provasındaki gibi iş yerinde kızımın gözleri sürekli gözümün önüne gelirse ne olacak?
ayrılık artık prova olmayacağına göre bu iç sıkışıklığı ile nasıl baş edeceğim?
kızımı ilk kez ağlayarak evde bırakacağım gün günüm nasıl geçecek? günün bir saatinde bunu unutmuş olacak mıyım?
...
sorularım çok, cevapları zamanın içinde gizli
iyi şeyler umalım ki olsun...