30 Ocak 2012 Pazartesi

meme bırakma günlüğü-1

ilk önce yaklaşan ayrılık zamanı biraz hüzün yaratmıştı. karar vermek zor görünüyordu. Burada anlatmıştım. Sonra aylar geçti, sular duruldu. Karar kendi kendine oluştu. Karar vermek rahatlatıcıydı.
İlk an: memeyi aldı, 1 haftadır konuştuğumuz şeyi hatırladı. "Annecim, sütün tadı iyi mi?" dedim, ağzını buruşturdu "anne, süt ajı" dedi. Yüzünde üzüntüden çok yeni bir oyuna dahil olmanın merakı vardı. sonra konuşmalar, gülüşmeler. Ve hemen bardakta sunulan 1 bardak süt. Günün geri kalanı çok sıkıntılı değildi. Annemin de destek kuvvet olarak gelmesiyle iyi vakit geçirdik. memenin eksikliğini hissetmedik
ilk gece: kolay değildi. bir kere memeyle uyumayı alışkanlık edinmiş kuzunun uykusu bir türlü gelemedi. yani o öyle zannetti. her teşebbüsümüz "uykum yoook" nidasıyla püskürtüldü. babamız sonunda anneanneyle beraber eloş'u arabaya bindirdi, 2 dakika sonra uyutarak getirdi
saat 4te uyandı Ela. 10 dk kadar ağlamasına hiç birimiz çare olamadık. sonrasında bir Atakan hikayesi imdadımıza yetişti. ne anlattım hatırlamıyorum ama sakinleşti fakat uyuyamadı. Gece 4 ve 6 arası anneanneyle vakit geçirdiler. anneciğim, herhalde gelmese şu an çoktan dağılmış olurdum. saat 6da benim yanıma yatıp, uyuyabildi.
2.gün: sıkıntılı değildi. memelerle yakın olma ihtiyacı vardı ama sıkıntı çıkarmadı. Onları sevdi, öptü, kokladı gün boyunca. Ara sıra "emiyim" dedi ama sonra vazgeçti.
ve çok seyrek de olsa memeleri severken, "pis meme" "git" diyerek kızdı onlara. Çok zor gerçekten. henüz 2 yaşında ama iç çatışmalar yaşıyor kuzucuk.
2.gece: daha zordu. bu sefer 2.30da uyandı ve sanki daha çok ağladı. Resmen bir kriz gibiydi. Bir ara gerçekten çok çaresiz hissettim kendimi. Sürekli kucağımda durdu. Ne diller döktüm, neler teklif ettim, kar etmedi. ah güzel kızım, memeler olmayınca sakinleşemedi. sonra bir şekilde dayanamayıp kucağımda bir tilki uykusuna yattı. uzunca bir süre kucağımda uyudu ve sonra sabaha dek anneannesinin refakatinde uyudu. 2. gece kesinlikle 1.den zordu

Bugün zaten işteydim. Geldiğimde de üzerime ve memelere atlama durumu olmadı. Tabi ki konuştuk. Memelerin acı olduğundan, çocuklar büyüyünce annelerin sütünün acıdığından. Sonra da tanıdığımız tüm emmeyen çocukların adlarını sayıyoruz. Hepsinin annesinin sütü acı oldu diye. Yalnız hissetmesin kendini kuzucuk

Şimdi 3. gecemize başlayacağım. Ne yalan söyleyeyim, korkuyorum. İnşallah dünden daha iyi olur.uykuya dalışı yine kndiliğinden olamadı. Dışarı çıkarıldı. Arabada uyuttu babası. Bu durum beni hayli tedirgin ediyor ama bu bir geçiş dönemi diyorum. Şu meme defterini kapatalım. Uykumuzu da hallederiz.

Hayırlısı bakalım...

karar

2 yaş gözümde milattı. 2 yaşına kadar gönül rahatlığıyla emzirecek sonra da güzel güzel, konuşa konuşa bırakacaktık. Burada bahsettiğim gibi 2 yaşını doldurduktan sonra gönülsüz de olsa bırakacağımız belliydi. Gönülsüzlük durumu 2 yaşını doldurduktan sonra 1 ay daha devam etmemizi sağladı. Bu arada da bende tuhaf bir his oluştu. Sanki gizli bir şey yapıyor, bir suç işliyormuşuz gibi. "Aaa, hala emziriyor musun?" lar, "Hadi canım, sadece geceleri di mi"'ler, "n'aptın, artık bırakmanız lazım"lar etraftan sıkça kulağıma ilişince kendimin farkına varmasan sanki gizleyecektim Eloş'un emdiğini. Bu yaklaşımlara 2 yaşına doğru da rastlamıştım. O zaman kafamda "2 yaşına kadar emecek, sonra bırakacağız" gibi bir plan olduğundan fazla ciddiye almıyordum ama bu son 1 ayda - Eloş 2 yaşını da doldurmuş olunca- bu sosyal baskı beni hayli rahatsız etti.

Bu kararı kendim vermeliydim, bunu çok net biliyordum. çünkü emzirmeyi seviyorum, ne yapayım. Sonunda, son 1 ayda Ela'nın ve haliyle benim, hayli bölük pörçük gece uykularının da süreci hızlandırmasıyla karar verdim. Artık bırakacağız. Yöntem olarak prensipte çok desteklemediğim bir yöntem seçtim. Şu tırnak yememek için kullanılan tırnak cilaları var ya, onlardan süreceğim. 1 haftadır Ela'yla her fırsatta annesinin sütünün yakında acı olacağı ve Ela'nın bardakta süt içeceğini konuşuyoruz. Bunu gayet net kavradı gibi hissediyorum.
Artık bırakıyoruz,
vicdanım rahat
yeni hayatımız için sabırsızlanıyorum...

1 Ocak 2012 Pazar

hem büyük değil, hem küçük

Herhalde bir ayı geçmiştir, bir arkadaşımla karşılaştım. Çocukların arası çok az. Konu elbette dakikasında çocuklara geldi. Konuşma gayet iyi niyetli gelişiyor. Ama bu “seninkini nasıl, şunu yapıyor mu? Bunu yapıyor mu? Soruları içimi sıkıyor. Bu tanıdık iç sıkışıklığını yuvarlak cevaplarla geçiştirip, vedalaşıyorum.
Bu sohbetin aklımda yer etmesinin, sonrasından da bu postun girişi olmasının sebebi ise arkadaşımla vedalaştıktan sonraki düşüncelerim. Bir taraftan kendi kendime bu tür sohbetlerden ne kadar sıkıldığımı düşündüm, sonuçta her çocuğun gelişimi kendine özeldi, bu işlerin bir kuralı yoktu falan falan; ama işin ilginç yanı bunları bilmeme rağmen bir taraftan da “bizimki neden hala tam konuşamıyor, baksana onlarınki baya cümle kuruyormuş” dedim. Bu annelik tecrübemde sıklıkla yaşadığım bir durum. Yani bilmek ama bunun bir faydasının olmaması. Duyguların aklı sıklıkla esir alması durumu.

İşte bu karşılaşmanın ardından herhalde 2 ay geçti. Bu 2 ayda her şey değişiverdi. Artık 1 aydır neredeyse sohbet edebildiğimiz bir Ela var evde. O gün söyleyebildiği en uzun cümle“men düştüm” “men yedim” “menim annem” den ibaretken, şimdi dilinin döndüğü her yeni kelimeyle, nerden duyup aklına yazdığını anlamadığımız her ifadesiyle müthiş eğlenceli bir dönem geçiriyoruz.

Bir sabah çoraplarını giydireceğim, elindeki çorabın tekinin olmadığını fark etti
- Munun teki yok anne
teki demeyi nerden öğrendin Allah aşkına?
- Öyle mi, nerde annecim teki?
- Men u’ğuttum heyalde
unuttum mu, herhalde mi?...

Bir alışveriş merkezinin çocuklara özel tuvaletini görünce heyecanlanıyor.
- anne, bak, hem büyük değil, hem küçük
ben bu cümlenin şaşkınlığını atamamışken ikinci cümle geliyor
- tam bana göye

Bir de düşünmesi var, Nerden öğrendi, nasıl oldu anlayamadım, bir sorunun cevabını baya büyük insan gibi düşüyor “ııııı, şey” diyor ve konuşmaya başlıyor. “şey” demeyi nasıl öğrendi, gerçekten anlayamıyorum.

yazarken farkettim ki bir sürü beni gülümseten anı unutmuşum bile. Onun hızına benim yazma hızım yetişmiyor. Hızlanmalıyım...