23 Şubat 2012 Perşembe

Yeni alışkanlıklar

yeni bir düzenimiz oluyor, yavaş yavaş ama sanki biraz da zorlanarak. Meme dar zamanlarımızda dokunarak rahatladığımız; ara sıra sarılıp, öpüp, kokladığımız, hasret giderdiğimiz, hoş tutmak istediğimiz eski bir dost gibi.

Gece uykularımız daha kesintisiz. Her gece en az iki kez uyanıyordu Ela emdiği dönemlerde. Şimdi çoğunlukla deliksiz bir gece uykusu uyuyor ya da en fazla 1 kez uyanıyor. 2 senedir deliksiz uyuduğu geceler bir elin parmaklarını geçmeyecek kadar olan benim için bu durum hayli sevindirici.

Bununla beraber zorlandığımız ve henüz bir rutine oturtamadığımız konu ise uykuya geçiş. Bu konuda ikimiz de ya da babamızı da sayalım üçümüz de acemiyiz. Kuzunun gündüz uykuları problemsiz. Yatakta ya da kucakta sırta iki pı pıt'la uykuya dalıyor. Bizim uzmanlık alanımız ise meme ile uykuya dalmak. Dolayısıyla meme olmayınca şaşkınız. Yeni bir rutin oluşturmamız lazım. Kafamda bunu bir plana da döktüm ama..."Ama"sı ne biliyor musunuz? Yorgunum, vallahi takatim yok. Uyumaya niyetlenmemiz saat 21:00 gibi oluyor, uykuya dalışımız ise 22:30dan önce değil. Dün gece ben bir şekilde sızdım, dayanamamışım, Eloş'la babası suluboya, patates baskısı gibi sanatsal aktiviteler yapmışlar gecenin 10unda. Ve sonra 23:00 gibiydi herhalde Eloş yanımda mızmızlayarak uykuya daldı. Huzurlu bir uykuya dalış olmadı. Buna, kendi halime ve aslında bu düzensizliğin geneline canım sıkılıyor. Biraz güç toplamam lazım, gördüğüm kadarıyla bu düzen kendi kendine oturmayacak.
Aslında bu durumu bekliyordum, beklemediğim birşeyle karşılaşmış ve şaşırmış değilim. Bu yazıyı da bugünler için yazmıştım. Yani "keşke uyku olayına başta bir çözüm bulsaydım, şimdi sıkıntı çekmeseydi kuzu" diyeceğimi bildiğim için, bunu dediğimde o anların tadını tekrar hatırlamak ve gülümsemek için...

Yazıyı "su akar yolunu bulur" diye bitirmişim geçen sefer. Bu da kendini tekrarlayan bir senaryo mu acaba, ya da benim oyunlarımdan biri mi? Yani bir düzen oturtacağım diye uğraşmak, denemek, kafa yormak sonra herşeyi doğaya bırakmak. Şu anda seçimlerimden biri bu duruma müdahale etmemek de olabilir, yani akışa bırakmak. Bu, yukarda bahsi geçen yazıyı yazmadan önce de seçimlerimden biri olabilirmiş, olmamış. Acaba şimdi de bunu, ben mi seçmiyorum?

7 Şubat 2012 Salı

Meme Bırakma Günlüğü - 3

Meme bırakmanın bendeki ilk etkisi başlarda hayli, şimdilerde biraz daha gevşemiş bir fiziksel acı. "Gevşemiş bir acı" tabiri ilginç oldu ama herhalde benzer durumu yaşamış olanlara tanıdık gelmiştir. Bu durum tam olarak çözülmüş değil. Hatta sol taraf bu gece baya sıkıntı veriyor. Yarın belki doktoru aramak iyi olabilir.
Onun dışında psikolojik olarak hissettiğim şey özgürlük hissi. Eloş memelere yattığında, dokunmak istediğinde hissetmeyi beklediğim o üzüntüyü hissetmiyorum. Tuhaf ama bu bana iyi hissettiriyor. Yani üzülmemek. 25 ay dolu dolu yaşadık. şimdi özgürleşme zamanı. Onun için de, benim için de. Ve çok büyük bir değişiklik yaşamımızda. Bu benim için ne kadar hayati bir konu ki, şu bir haftada alakasız insanlara "biz de memeyi bıraktık" cümlesini kurarken buldum kendimi. Onlara ne, değil mi? Ama yok, çıkıveriyor ağzımdan :)
Hayatım değişiyor ve sanki biraz da normalleşiyor sanki. Geçen C.tesi ilk kez bir kadeh şarap içtim evde. Pek keyifliydi. Sonra emzirme atletlerini bıraktım. Haftasonları bu iç aksamdan dolayı gönlümce bir şeyler giyemiyordum. Otomatiğe bağlamış gibi üzerime geçirdiğim, bol olmasına dikkat ettiğim kıyafetim vardı. Yine bu haftasonu ilk kez bayadır giymediğim birşeyler giydim. Ela şaşırdı. "Anne, bu ne?" dedi. "Kazak" dedim. Güldü, "mana da ay" dedi. :)

Şu sıra beni kaygılandıran şey uyku düzeni. Ben evde olduğumda uykuya dalamıyor kuzu. Gündüz hiç sorun yok. Ama en geç, 09:00 - 09:30 olan uyku saatimiz kaydı. Araba olayına da girmek istemediğim için evde artık iyice guardı düşene kadar bekliyor. Saat 10:30 - 11:00 gibi uyudu bu hafta. Bu da tabi çok geç. Hem o az uyumuş oluyor, hem de benim takatim kalmıyor. Yarın annemler de gidiyor. Bakalım bu işi nasıl çözeceğiz.

Herşeye rağmen mutluyum. Bu kadar süre bu ilişkiyi yaşayabildik diye. O günler de acısıyla, - gözlerim yaşarırdı o meme başı çatlaklarının acısından, biriken sütlerin verdiği dayanması zor acıdan - tatlısıyla -sütüm kesiliyor diye telaşa kapılıp nefret ettiğim tahin helvalardan ne çok yemiştim :) çok güzeldi. Özlüyorum ama mutluyum. Durumum budur...

Meme Bırakma Günlüğü - 2

Bugün 9. gün, iyiden iyiye bıraktık.
3. geceden korktuğumu yazmışım son yazıda; korktuğum gibi olmadı. Hatta ben sabah 07.00de kalktım. Ela'nın uyuduğunu görünceçok sevindim. "Hiç uyanmadı, değil mi anne?" deyince, annemin gece 3ten beri kuzunun başında olduğunu öğrendim. Aslında uyanmamış ama mızı mızıl yapıp uyanmaya yeltenmiş, hafif pış pışlarla tekrar uykuya dalmış. Böyle böyle sabahı etmiş.

4.5.6. geceler birbirine benzer, hafif uyanmalı, ama çok krizli değildi. Uyandığında güzel kuzu meme arıyor. 2 yıllık, koskoca bir alışkanlık. Nasıl aramasın? Ama ilginç olan ilk günlerdeki gibi emmeye yeltenmiyor. Eliyle arıyor, buluyor, onları hissederek dalmaya çalışıyor. Ama malesef dalması her seferinde kolay olmuyor.

Örnğin 7. gecemiz zor oldu. Saat 5'te uyandı. Yanına yattım, memelere yakın olsa da huzur bulamadı kuzu. Mızmızlanmalar, hafif ağlamalar, mır mır mır konuşmalar, olmadı. Uyandı. Daha doğrusu biz konuşarak uyanmasını sağladık. Uykudan başını kaldırınca neşesi hemen yerine geldi. Bıdır bıdır konuşmaya başladı. Ela'nın gündüzü ve gecesi o kadar farklı ki. Durumunu tabi anlıyoruz ama bu kadar mı fark olur? Gerçi düşününce kuzumuzun öyle sakın, uysalbir çocuk olduğunu söyleyemeyiz. Dolayısıyla gece bu kimliğinin farklı bir yönünü görüyor olabiliriz. Amaan kuzunun canı sıkkın işte :) Oydu, buydu düşünmeye gerek yok. Zaman herşeyin ilacı değil bence, ama bu konuda bize yardımı dokunuyor. Zamanın geçmesi bize iyi geliyor. Umutluyum...