15 Mart 2012 Perşembe

içimdeki grilik, gariplik...


"bir hayalin peşinde"ydi aslında yazmak istediğim yazının adı. Ama şu an o kadar farklı bir duygu hakim ki içime, bana nicedir uğramayan bu duyguyu yazmak istiyorum. Bu duygunun adı "gariplik". Yani insanın kendini "garip" hissetmesi ama ilginç, tuhaf anlamında değil; garip işte. Hafif hüzünlü, biraz eksik. işte öyle...
Üniversiteye başlamadan, yani yuvadan ayrılmadan önce bunu hissetmiş miydim hatırlamıyorum. Ama bunu en belirgin yaşadığım yer orası. Daha çok da başları. Üniversiteye gideceğim ilk gün sabahın kör vakti kalkıp, kahvaltı salonuna gitmiştim. Benden başka, sadece "bu kız ne yapıyor bu saatte burada" diyen görevliler vardı. Soğuk salonda donmuş tereyağın ekmeğe sürülemediğini hatırlıyorum ve o lokmaların ağzımda nasıl büyüdüğünü, bir türlü yutamadığımı. Bu bir ait olamama hissi sanki, biraz güvende hissetmeme hali.
Sonra haftasonları eve gelirdim, ilk yıl özellikle pek sık. Pazar günleri, dönüş günleriydi, sevmezdim. Hava kararırken saat 6ya doğru diyelim-Ece Temelkuran'ın tabiriyle Eflatun Vakti-, genelde yolda olurdum. Evlerde yavaş yavaş yanmaya başlayan ışıklar işte şimdiki gibi garip hissettirirdi bana. Herkes evinde, bense değilim diye herhalde.
Şimdi de İtalya'dayım. Bir hayalin peşindeyim. Kimse beni zorlamadı, hatta burada olabildiğim için şanslıyım. Etrafımdaki herkes, ailem, arkadaşlarım ne çok destek çıktılar bana. Ama burada, bu küçük ve gösterişsiz otel odasında, bu tanıdık his geldi çöreklendi işte içime. Dışarda kafama uygun bir şey bulup yiyemedim, sokaklarda olmak istemedim. Yemeğimi odaya getirdim. Onu da yiyemedim doğru dürüst, lokmalar büyüdükçe büyüdü. İyi ki bu internet var. Bir süre uyuşturdum kendimi. Ordan oraya gezdim. Komik videolarla aklımı dağıttım. Ama içimdeki gri rengi atamadım. Bu akşam rengim gri.
Bir kadın anne olduğunda tamamlanır diye okumuştum bir yerde. Çok hak veriyorum. Ela'yla bu hissi hiç yaşamadım. İlk ayrılığımız değil ama O'nu da çok özledim. Sokakta hep Ela yaşındakilere takıldı gözlerim. İçim titredi. Kendimi internetle uyuşturdum demiştim ya; Youtube sayfayı açınca alışkanlıktan karşıma kuzunun sevdiği Pepee'leri getiriverdi. İçim fena oldu. Seyredemedim.
Sonra hasret çekenleri düşündüm. Hapistekileri, bu hisle nasıl başa çıktıklarını düşündüm. Hasret sona erecek mi sorusunun cevabını bilmemek nasıl bir şey? Düşündüm ama bir yere varamadım...