17 Temmuz 2012 Salı

"şimdi ve burada" olamamak, oldurulmak...


Gündüzler, geceler çok sıcak, hem de çok…
Kuzu geceleri uyanıyor, replikler gece gece o kadar çeşitli ki: “anne niye bu kadar sıcak?, sırtımı kaşı, popomu kaşı J, masal anlat, kitap oku, susadım….” Klima istemiyorum, Kapı, pencere her yer açık. Vantilatör çalıştırıyorum odasında korkarak. Ya uyanırsa, bu ses ne derse, -yapmaz ama- bana seslenmeden dokunmaya kalkarsa falan filan… İkide bir yanındayım bu yüzden.

1 haftalık tatilin ardından dün işe hiç gelmek istemedim. Tuhaf bir his vardı üzerimde, sanki yabancı bir yere gidiyor gibi, sanki aylardır uzaktaymışım gibi. Uzun sürmedi, birkaç saati içinde kolayca bildik, tanıdık telaşların içine düşüverdim. Öğleden sonra bırakın aylardır uzakta kalmayı, sanki hiç gitmemiş gibiydim. Güzel şeylerin izlerinin bu kadar kolay silinebilmesi ne kötü…


Dün bir şekilde bitti, bu sabah oldu. Bu sabah anne 08:30da şirkette olmak zorunda, yani 08:00de evden çıkmalı. Normal rutin içinde 08:30da evden çıkabildiği için bu durum biraz acele etmesi gerektiği anlamına geliyor. Anne acele etmek istiyor ama Ela istemiyor. Annesini 30 kişi bekliyormuş, geç kalmaması gerekiyormuş falan filan. Önemi var mı? Yok. Ela’ya bunun önemli olduğu anlatılabilir mi? Zor. Peki Ela’nın istediği ne? Allah aşkına ne olacak kuzunun istediği? Her sabaki rutinimizi istiyor. Biraz gevşek gevşek sohbet etmek, sarılmak, koklaşmak, sonra beraber kahvaltı etmek, mır mırlanmak, gülüşmek… Ama anne acele ediyor işte, Ela mır mırlanmaya çalıştıkça, “dur kızım, giyinmem lazım kızım, bi’dakka kızım”ları otomatiğe bağlanmışçasına söylüyor. İstediği ilgiyi bulamayıp umutsuzlaşan kuzu da artık zıvanadan çıkıyor, “başlarım senin işine de, acele etmene de” diyerek (tabi çok şükür ki bu şekilde ifade etmiyor henüz) yaygarayı basıyor. Anne kayıtsız kalamıyor, gözü saatte biraz teselli etmeye çalışıyor, olmuyor tabi. Kuzunun istediği göz göze, diz dize, sindire sindire birkaç dakika. Anne olayı hızlıca analiz ediyor; kuzuyu bu şekilde bırakmak ve 30 kişiyi 5-10dk bekletmek seçenekleri arasında tercihini kuzudan yana kullanıyor. Binbir güçlükle giymeyi başardığı gömleğini 07:55’de çıkarıyor, yatağa yatıyor, kuzu istediğini almaktan memnun ama biraz sitemkar üstüne yatıyor. Eller memelerde, kokluyor, öpüyor, mır mır, fıkır fıkır, kıkır kıkır derken 10 dk içinde sakinleşiyor. Annesini kaldırıyor, giyinmesine izin veriyor. Kahvaltı yapmadan çıkmak mümkün değil tabi ki. Rutini bozmamak için kahvaltı masasına oturuyor anne, yalandan birkaç lokma yiyor. Kuzuyla biraz daha sohbet derken 08:15 itibariyle içi kuzudan yana rahat ama işten yana gergin evden çıkıyor. Yolda sakinleşiyor, saat tam 08:35de konferans salonundan içeri girmeyi başarıyor. İnsanlar henüz yeni yerleşiyor, anne rahatlıyor. Makyajı yok, saçına bakma şansı olmamış ama fazla dert etmiyor. “Acele etmek bile bir lüks” diyor içinden. Birden sabahtan beri anı yaşadığı tek zaman diliminin o 10 dakika olduğunu farkediyor. Sonra kuzuya şükrediyor, “şimdi ve burada”dan uzaklaşmış anneyi, ne yapıp ne edip o ana döndürebildiği ve sabahki o 10 dakikayı kendisine hediye ettiği için. Teşekkürler kuzu…