26 Eylül 2012 Çarşamba

Güzel oku...


Çokça kitap okuyoruz, çokça hikaye anlatıyoruz. Bence biraz fazla tekrara düşüyoruz . Günlük yaşantılardan uydurduğum, bildiği, tanıdığı kişilerin içinde olduğu herhalde 20 çeşit hikaye var. Reytingi çok yüksek olan ise 5-6 tane. “Anne, Sedef salıncağa binmek istiyor, onu anlat” “Şimdi Emre koltuğuna oturmak istemiyor, onu anlat” “şimdi de Atakan’ı oku, bir daha oku”. Benim de hoşuma gidiyor Allah için ama itiraf edeyim sıkılıyorum bazen. Yorgun oluyorum, konuşmak istemiyor oluyorum. Geçen hafta iş çıkışı bir yerde bir şeyler yedik, Ela da yanımızda. Dönüşte yine Atakan istedi. İsteksiz olsam da başladım, okuyorum ama kafam başka yerde. Sonra şu diyalog gerçekleşti:  
Ela:      Anne, güzel oku
Anne:   Güzel okuyorum ya kızım
Ela:      Hayır, gülerek oku, hani evde okuyorsun ya öyle
Anne:  
Şimdi ve burada’ya yine kızı tarafından kolayca döndürülen anne hafif mahçup ama gülümseyerek kitabı okumaya devam eder. Kızının isteklerinin hep bu kadar farkında olmasını ve dile getirmesini dileyerek…

19 Eylül 2012 Çarşamba

hayat degisiyor mu yine, yeniden?

gece niyeyse uykusuz. ictigim 2 cayin da etkisi vardir elbet ama beynim bu gece durmamakta kararli. kafamin ici pek mesgul. durmadan evirip, cevirdigim projelerim, planlarim, Ela, kardesim ve bugun aklima daha da bir belirgin dusen, icimde olduguna dair bir hissimin oldugu, ama olmadigina dair de emarelerin bulundugu ailemizin 4. uyesi. boyle biri ne zaman gercekten var olacak bilmiyorum ama
Allah izin verirse olacak, bunu biliyorum. bu yaziyi boyle bir belirsizlikte yazmak belki guzel zira su anki hissimin dogru oldugunu ogrenirsem sanirim cok da tarafsiz yazamam.
su an halimden oyle memnunum ki...Ela ile super bir donemdeyiz. hayati tam olarak paylasiyoruz. konusuyoruz ki bu muthis bir evrim bence iliskimizde, istedigimiz yere gidiyoruz, evde daha rahat vakit geciriyoruz, hayatimda cok az sinirlama hissediyorum. gaz olayi mazi olali cok oldu, yemek derdimiz cok sukur yok, uyku olayi idare eder, araba koltuguna oturmama diye birsey kalmadi ki bu beni cok rahatlatiyor ve tabi hayli uzun suren emzirme  maceramiz da bitti, rahatladik. en azindan emzirme atletsiz gezmenin ve arada bir de olsa bir kac yudum alkol almanin tadini tekrar alir oldum. hayat gercekten guzel. ve evet galiba ben kasiniyorum ;)
hayatim boyunca kararlarimi duygularim yerine aklima gore verme konusunda cokca antrenmanliyim. bu isi baya iyi yaparim. ama burada aklimi dinleyemiyorum, cunku bu akil isi degil. Ela dogdugunda ilk haftalarda hafiften depresyona girer gibi olmustum. aksam 5 gibi   muthis bir umitsizlik hasil olurdu icime. 'hayatimi nasil mahvettim boyle ben' sorusuyla hungur hungur aglardim. etrafimdakilerin caresizligini ve benim tek bir seyi duymayi bekledigimi hatirliyorrum. 'merak etme, gececek` bu yuzden iste ne zaman yeni dogum yapan biriyle konussam oyle soylerim. bilsin diye. bunu bildigimden herhalde korkularima eslik eden bir cesaret var icimde. hamilelikten hic korkum yok, korkum en cok ilk gunler, haftalar ve ilk 5-6 ay icin. ama gececek nasilsa, nasilsa gunler geciyor, aksam oldugu icin sevinirdim dogum iznindeyken, bir gun daha bitti diye. insan gunler bitsin ister mi? gecen gun omurden geciyor sonucta; ama isterdim. simdi yine oyle olmasindan; yine oyle olmaktan korkuyorum ama kimse demese de artik ben kendime  `merak etme; gececek` diyebilirim.
kendimce tum bunlari gonullu olarak goze almak istememin nedeni basit. `Elanin bir kardesi olsun, hayatta tek olmasin` kardesim olmasindan hep cok memnundum; hala oyleyim. bu duyguyu yasamak buyuk bir sans ve zenginlik. o da yasasin istiyorum. bir de inancim aile icindeki dengenin ikinci cocukla kurulacagi ve bundan en cok ilk cocugun yarar saglayacagi.  gercek dunyaya daha kolay hazirlanacagini dusunuyorum cocuklarin tek olmadiklarinda. sanki aile ici yasanti biraz daha gercekci bir hal kazaniyor ikinci cocukla. Ela her istedigi yapilan bir cocuk degil ama yine de ibremiz hep ondan yana. yapmayi istemedigim sey ise kuzumu erkenden buyutmek. kardesi olsun ama o istedigi surece hep kucuk kalsin istiyorum.
ne olacak onumuzdeki gunlerde bilmiyorum. kafamin ici sanki icinde bolmeleri olan bir dusunce sandigi gibi. sirasi gelen bolmesinden cikiyoor, sonra tekrar giriyor.
`en guzel gunlerimiz henuz yasamadiklarimiz`

6 Eylül 2012 Perşembe

küçük kalpler, kocaman bir acı, büyük haksızlık...

Öyle büyük ki gözümde tutmaya çalıştığım yaşlar, hiç bir faydası olmayacağını bildiğimden midir nedir, içimdeki böğüre böğüre ağlama isteğini tutuyorum haftalardır. ağlamıyorum.sadece  orada burada gözümün içine sığışamayaıp taşan küçük damlalara izin veriyorum, nadiren de yanaklarımdan süzülenlere.
hiç görmediğim, sesini hiç duymadığım bugünlerde 5 yaşına girecek olan, belki de girmiş olan bir küçük kız var kafamda, kalbimde, tüm vücudumda. Annesi - nedenini kimse bilmiyor, anlayamıyor - bu dünyada olmamayı tercih etmiş. Aile annesiz kalıyor nedenini bilmeden. Geride kalan herkes şaşkın, yıkık, kırık, dökük. Annesiz kalan bu kız beni mahvediyor. Baba kim bilir içinde neler yaşıyor, kendi ailesinin yanında yeni bir hayat kurmaya çalışıyor. Kızın saçı beline kadarmış, kesmişler. Artık onları kimse özenle yıkayacak, tarayacak, kurutacak kimse yok. Ondandır. Üzülmüş. Üzülmez mi? Onun kendi acısı O'na yetmez miydi? Ne gerek vardı? Herkes şaşkındır mutlak, kimse mantıklı düşünemiyordur, eminim ama neden kimse bu acının yalnız başına başedilemeyecek kadar büyük olduğunu anlatamıyor? Bir profesyonel destek alınmalı, hayatta bu kadar erken annesiz kalan bu kuzu ve abisi bu acıyla nasıl yaşayacak?
Annemden haber alıyorum, ne oluyor, ne bitiyor diye. İçimi ferahlatacak bir şey duymayı o kadar çok istiyorum ki. Olmuyor, duyamıyorum. Kendime sürekli ilgi alanı, etki alanı ayrımını hatırlatıp duruyorum. Ne yapabilirim? En çok Ela ile beraberken gözyaşlarıma hakim olmakta zorlanıyorum. Kuzu tatlı tatlı nazlanırken, ben sırtını kaşırken, tırnağını keserken, üstünü giydirirken, aklımda hep o kuzu. Saçı kesilirken ağladı mı, yoksa artık hiç bir şey acıtmıyor mu O'nu? Kim dokunuyordur şimdi O'na anne sıcaklığıyla, kim tutuyordur küçük ellerini, gece ağlayarak uyanıyorsa ne oluyordur, en basitinden kim yıkıyordur, yemeğini kim yediriyordur, tüm bunlar annesininki gibi olmayınca O'na ne oluyordur? Küçük bedeniyle, kalbiyle bu acıyı nasıl yaşıyordur? Sanki acısını yaşıyor gibiyim. O'na bir faydası olmadığını bilerek. O'na nasıl bir faydam olabilir bilmeyerek...