27 Kasım 2012 Salı

Güneş doğuyor, şimdi yaşamak zamanı


Bir ay önce yanlış alarm geldi. Acaba beklediğimiz geliyor mu? Dedim. Gelmemiş. Gelmediğine üzüldüm. Neye üzülüyorsun? dedi Sezai. Anlatmaya başladım. “O çocuk olunca, hayatımda değiştiremediğim şeyleri değiştireceğim. O çocuk olunca, veremediğim kararları verebileceğim. O çocuk, hayatımda bırakmak istediğim şeyleri bırakmamı sağlayacak, başlamak istediklerime vesile olacak. O çocuk Ela için önemli. Kızım dengesini bulacak. Yaz başında doğması çok iyi, çünkü Ela’yı yaz okuluna başlatacağım, ben onu okula kendim götürebilirim….”
Sonra birden cümlelerimin içindeki “O ÇOCUK” vurgusu beni öyle bir vurdu ki…İstediğim çocuk falan değildi. Tüm isteğim yapamadıklarımı yapabilmek, hayatımı değiştirecek bir vesileydi. Dünyaya gelmesini istediğim zavallı bebeğin meğer ne çok yükü, görevi vardı. Düşüncelerimin hoyratlığı beni susturdu. Mahcup, sustum.
Sonra anladım. Yapmak istediklerimi şu anda yapmak için hiçbir engelim yoktu ki. Gelecek çocukcağız bu engelleri kaldırsın ve ben onları yapayım düşüncesi saçmalığın zirvesiydi.  İkinci çocuk tüm bunları nasıl kolaylaştıracaktı ki, olsa olsa zorlaştırabilirdi. Şu an yapmayan bendim, ilerde yapmazsam sebep yine ben olacaktım. Ya da yapacaksam da yine ben yapacaktım.
O çocuk böyle bir yükün altına elbette girmeyecekti, gelmeyecekti. Çok iyi yaptı, gelmedi.
Ve sonra içimdeki suçluluk, mahcubiyet yerini farklı bir duyguya bıraktı. Kendiliğinden oldu, iyi ki oldu. Gözümün önünde sürekli avuç içi kadar pembe, yumuk yumuk bir surat görmeye; nasıl olduğunu bilmiyorum ama yanağımda onun pespembe yanağının sıcaklığını hissetmeye başladım. Her hissedişimde gözlerim doldu, içim kabardı. Artık “O ÇOCUK” yoktu, pespembe, yumuşak ve sıcacık bir yüz vardı. Bu koşulsuz bir davetti. Yani gelecek olana “istediğim ben, benim hayatım” değil “sen”sin demekti. Gönülden diledim, hala diliyorum o güzel yüzü, sıcaklığını hissetmeyi. Çok şükür, bu koşulsuz davet üzerine yuvamıza katılmayı seçen bir kuzu oldu. İçime yerleşti. Yavaş yavaş büyümekte. Onun varlığını henüz hissedemiyorum ama içimde olduğunu düşündükçe yaşama karşı inancım artıyor. Daha güçlü hissediyorum.
Gel kuzum, sadece yaşamak için gel. Biz güzel bir aileyiz, her şey çok güzel olacak, hiç merak etme…
Hayat güzeldi, seninle daha da güzel olacak. Tamamlanmış olacak, tam olacak…