6 Aralık 2012 Perşembe

kuzudan derlemeler

Anneanne, babaanne ve dedeler Büyükada seyahati yaptılar. Kısacık oldu ama pek hoşlarına gitti, mutlu döndüler. Dönerken de Ela'ya bir kaç hediye getirmişler. Hediyelerden biri güzel mi güzel, kızıl saçlı bir bebek. Akşam eve gelince sordum kuzuya:
- Elacım, bebeğine bir isim koydun mu?
- Hıhı, adını Ayşegüm koydum
Akıllıyım ya, çocuğu düzeltiyorum güya
- Ayşegül mü demek istiyorsun Elacım
- Hayır Ayşegül değil, AyşeGÜM onun adı
- Peki...

Nereden aklına geldi bilmiyorum ama harika bir isim olduğunu düşünüyorum. Aferin kuzuya :)

**********************************

Hamilelikle ilgili henüz resmi olarak konuşmadık Ela'yla ama bal gibi anladı, beni idare ediyor bence.
Yemeğe devam edip etmeyeceğimi soran babama şakayla karışık "Hamileyim, haberin yok galiba", dedim. Güya kendi kendine birşeylerle oyalanan Ela kafasını kaldırdı, sanki 20 yaşındaymış gibi "Aaa, hamile misin, anne?" dedi. Ben aptallaştım. Saf saf suratına bakıp ne diyeceğimi düşünürken kuzu " bebek ne zaman geliyor?" deyip beni iyice şapşirik etti. "Yaza gelecek Elacım" dedim. O da "hmmm" dedi. Konuşma böyle bitti. Henüz üzerinde bir daha konuşmadık.Haftaya Cuma doktora O'nu da götüreceğim. Orada resmi olarak öğrenecek bakalım.

************************************

Ve geçen haftanın bombası. Geçen Cuma İstanbul'a gittim. İstanbul seyahatleri için sabah 06:30da evden çıkıyorum ve Ela sabah uyanığında beni göremiyor. Önceki akşamdan bunu anlatmış olsam da sabahları yoklupum biraz sorun oluyor. Sakinleşene kadar babasını baya zorluyor. Bu seyahatten önce yine konuyu açtım
- Ela'cım, benim yarın çok erken evden çıkmam gerekiyor. Sen sabah uyandığında "Anneeee" diyorsun ya, ben yanına geliyorum. İşte yarın ben olmayacağım, o yüzden sen "babaaa" diye seslen, babanı çağır olur mu?
- Tamam, peki babamla Cailoou seyredebilir miyim?
- (tepki vermemesine üzülsem mi, sevinsem mi bilemedim) tabi dedim, ama sadece bir tane
- tamam, olur dedi
ve uyuduk. Geçe 2.30da bizim odaya doğru yaklaşan bir "anneee" seslenişiyle uyandım. Koridorda karşılaştık. Bir anda karşımda görünce onu sıçramışım. Güldü "ödümüz koptu, di mi?" dedi, güldük.
Meğer çişi gelmiş, uyanmış. İlk kez oldu  bu, şaşırdım. Çişini yaptı, "yatağa git, ben geliyorum" dedim. Gitti, ben elimi yıkarken dönüverdi. Banyodaki tabureye oturdu. Ömrüm boyu unutmak istemediğim şu konuşma gerçekleşti:
- Anne, şimdi ben yarın sabah babamla kalacağım, di mi?
- Evet, annecim
- Peki, babam yarın işe gitmeyecek mi?
- Gidecek annecim, ama teyzen gelene kadar babanla kalacaksın
- Hmm, tamam, anladım
Sonra yattık, uyuduk.
Sabah bir fırtına ki korkunç, ortalık birbirine giriyor. Ben saat tam 06.30da çıkmak üzereyken gözümü kuzuya bir çevirdim ki ne göreyim; herhalde dışardaki gürültüden kalkmış, gözler açılmış, bana bakıyor. Aşağıda taksi de bekliyor.
- "Eyvah" dedim içimden, "şimdi arıza çıkacak."
- "Günaydın Ela'cım" dedim korkarak.
- Günaydın, dedi ve sordu
- Çıkıyor musun, anne?"
- Evet, annecim, çıkıyorum (çok şükür dedim içimden, galiba sorun çıkmayacak)
- Tamam, biz babamla dışarı çıkabilir miyiz?
- Dışarısı çok karanlık annecim ve yağmur yağıyor. İstersen mantonu giyip, balkona çıkabilirsiniz.
- Hmm, tamam. Hava aydınlık olsun, öyle çıkarız dedi
sanki 3 yaşına değil de 13 yaşına girecekmiş gibi.
Yalan yok şimdi, gurur duydum kuzuyla. Hafiften de hüzünlendim, doğruya doğru. .Ama çalışan anne olmanın gerçeği bu işte. Ben hala kabullenmekte zorlanırken bazı şeyleri kuzu aşmış gitmiş haberimiz olmamış...