11 Temmuz 2014 Cuma

Alya'ya mektup

Minnoşum, kuşum, kuzum;

bu mektubu yazmak nicedir aklımda, kısmet bugüneymiş. Allah allah, bu annelik de garip, bir anda gözlerime hücum eden bu yaşlar da nereden çıktı şimdi? Tüm kalbime senin güzel yüzünü doldurunca akıverdiler gözlerime. Melekler Şehri diye bir film var, belki izlersin büyüdüğünde, seyretmesi zevklidir de sonu kötü biter. Sonu kötü biten filmleri hiç sevmem ben. Neyse, o filmde melek olan adam insanların neden ağladığını anlamaya çalışır. Doktor kızın yaptığı tıbbi açıklamanın ardından insanların, duyguları bedenlerinin taşıyamayacağı kadar yoğunlaştığında ağladığı gibi bir sonuca varır. O kadar hoşuma gider ki bu tanımlama. Akan her göz yaşının, kalbin içine sığdıramadığı duygular olduğunu düşünürüm ben de. İşte benim gözlerden akanlar da öyle birşeyler. Annelik bir delilik hali tatlım, dilerim ki sen de ablan da tadarsınız bu duyguyu.

Bugün tam 13 aylık oldun kuzum. Artık o önemli milat olan 1 yaşını aştın. 8. aya geldiğinde oryantasyon dönemini bitirdiğini kesin bir şekilde ilan etmiştin. Bu da bizim kurduğumuz dengeleri hayli şaşırtmıştı. Şu anda durumumuz daha iyi ama dengemizi bulduk sanma, şaşan dengemize alıştık sadece, o kadar. Sen bana pek çok şey öğrettin biliyor musun? Bir kere ana-babalıkta "yok, asla yapmam" denmeyecekmiş. Çocuklu, hele de duble çocuklu hayat özellikle akışına bırakılacakmış. Hayatı akışına bırakmak konusunda hala baya pratik eksiği olan anneciğine ne büyük yardım bu, anlatamam. Ama hayli eziyetli söylemeliyim.

8. ay ile beraber isteklerini net olarak ifade etmeye başlamıştın. Bu konuda çok yol katettin. İstediğin birşey olduğunda çok ısrarlısın tatlım. Aslında 2 yaşına kadar belki çocukların ilgisini başka yere çekmek durumu idare etmek için baya işleyen bir tatktiktir. Fakat sende işlemiyor be tatlım. Aklındaki her neyse, onu alana, oraya gidene ya da onu görene kadar dünyanın 7 harikasından birini de göstersem sana kar etmiyor. Yemek masasında herhangi birşeyse istediğin parmağınla gösteriyorsun. Bir "IIIH" nidan var, neredeyse meşhur oldun o sesle. O gösterdiğini verene dek, eline ne verirsek yere atıyorsun. "IIIH"ların tonunu ve sıklığını artırarak üzerimizde dayanılması cidden zor bir baskı kuruyorsun. Ve çoğu zaman başarıyorsun.

Ablan en büyük tutkun. O evde olduğunda, dünyan O'nun etrafında dönüyor. Sürekli O'nun yanında olmak, O'na dokunmak, O'nunla oynamak istiyorsun. Ablan da bu özel ilgiden çok memnun. Bu durum O'nun seninle ilişkisini o kadar kolaylaştırdı ki. Bizim yaptığımız hiçbirşey ablalığı benimsemesi için O'na bu kadar yardımcı olamazdı. Biz de bazen unutuyoruz, kendisi sadece 4,5 yaşında. İşler sadece O kendi başına bir aktivite yapmak istediğinde sarpa sarıyor. İşte orada bu anneciğin de baya zorlanıyor. O eline ne alırsa onu istiyorsun. Israrla, tutkuyla. Ablan eline bir kitap ya da oyuncak alıyor, senin önüne de belki 10 tane kitap ya da ilginç oyuncak koyuyoruz. Hiçbirini gözün görmüyor. İlla ablanın elindeki. Elindekini veriyor, başka birşey alıyor. Aynı oyun başa sarıyor. O da sağolsun sıklıkla yaşından olgun davranıyor, hakkını verelim.

Abla tutkusu bir de uyku saatlerinde başımıza iş açıyor. Gözlerin kapanıyor ama Ela'nın yanında olmama fikrini kabullenemiyorsun. O yüzden ablan yatağına yatıp, uykuya daldıktan sonra uyuma havasına girebiliyorsun. Zaman zaman uykuya karşı #direnalya modundasın. "aman bir yamuk olmasın, gözlerim kapanır falan, Allah korusun" der gibi bakıyorsun bize. Öyle gecelerde ablan uyumuş olsa da zorlanıyorsun. Saat 22:00yi buluyor uyuman (2-3 kez 23:00e kadar bile kaldın) ki bu da bana verdiğin derslerden biri. Çocuğu anne uyutmazmış, çocuk kendi uyurmuş meğer. Ah kuzum ah, bazen ablan uyuyabilsin ya da senin sesinden uyanmasın diye odasının kapısını kapatıyorum. İşte o kapının önünde kedi gibi bir bekleyişin oluyor ki, inan beni benden alıyor.

10 aylık olduğunda emeklemenin geriye değil ileriye bir hareket olduğunu keşfettin ve hayatın(ımız) değişti. Artık özgürdün :) O günden beri,  hızını günden güne artırarak emeklemenin kralı oldun. Hatta öyle iyisin ki hareket etmek için alternatif yollara tenezzül etmiyorsun. Yürümek sence son derece gereksiz. Aslında elini tuttuğumuzda yürümek konusunda heyecanlanıyorsun ama bunu istiyorsan tek başına deneye deneye, poponun üstüne düşe düşe öğrenmen gerekecek. Acelen yok biliyoruz, bizim de yok. Benden duymuş olma ama yürüdüğünde seni dışarda da kucağımızdan bırakabiliriz, biliyor musun? Yani daha özgür olacaksın kuzum. Yine de sen bilirsin tabi...

Ve elbette beklediğimiz üzere bebek arabasında ve bittabi araba koltuğunda oturmayı sevmiyorsun. Bebek arabasını idare ederiz ama araba koltuğunun alternatifi yok kuzum. Biraz gözyaşı akacak da olsa o koltuğa alışmak zorundayız. Hepimiz elimizden geldiğince yardımcı olacağız.

13 ay önce bugün geldin, hoşgeldin, ne iyi ettin de geldin,

seninle tam olduk...

1 yorum:

  1. Aknurcum, Alya ve Ela büyüyüp bunları okuduklarında bu detayları hatırlayabildikleri için çok mutlu olacaklar..Onlara müthiş bir hediye hazırlıyorsun. Ellerine sağlık....Bir de "kızlaaaarrr" diye seslenmekten güzel şey var mı şu hayatta.. :) Ayşem..

    YanıtlaSil